Çalışırken de gülebilmeliyiz

Bazen işinden keyif aldığını göstermek ya da eğlenceli bir karakter sergilemek seni daha iyi bir profesyonele dönüştürebilir.

Bazıları bankaların kravat ve döpiyesten ibaret olduğunu düşünür. Koridorlarında hep fısıltıyla konuşulan, herkesin birbirine hafif bir baş hareketiyle selam verdiği, kimsenin gözlerini bilgisayarından ayırmadığı ve sabırla çıkış saatini beklediği yerler olduğu sanılır.

Aslında böyle değil.İnsanlar eğlenerek çalıştıklarında çok daha verimli oluyorlar. Sorun, ciddi bir iş yaparken gereğinden fazla ciddi görünmenin profesyonellik zannedilmesi. Oysa aşırı ciddiyet ve iş yaşamını eğlenceden tamamen soyutlamak insanları mutsuz etmekten; üretkenlik, yaratıcılık ve iyi insan ilişkilerinden uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramaz. İçten bir kahkaha ve esprili bir duruş ise kimseyi amatör göstermez. Aksine, iş arkadaşlarımızın bizimle çalışırken daha çok keyif almalarını sağlar. Yoksa neden şirketler happy hour’lara ve ekip kutlamalarına yatırım yapsınlar ki?

2009 yılında yapılan bir araştırmaya göre; insanların keyifli bir ruh haline sahipken problem çözmekte daha fazla başarı gösterdikleri ortaya çıkmış. Yani kafan kazan gibi olduğunda ve yoğunlukla nasıl başa çıkacağını bilemediğin anlarda komik bir video izleyip birkaç kahkaha atmak işleri kolaylaştırabilir.

İyi de neye güleceğim?

Elbette tüm şaka türleri iş yerinde hoş karşılanmaz. Alınganlığa neden olabilecek herhangi bir cümleden uzak durmak gerekir.

Mesela; bazı durumlarda kendini alaya alabilirsin. Kimseyi gücendirme ihtimalin olmadığı için en güvenli şakalar kendinle ilgili olanlardır. Uzun ve yorucu bir sunumu bitirirken son olarak ekleyeceğin ufak bir espri, gözleri kapanmakta olan birkaç kişiyi mutlaka uyandıracaktır.

Mizah, apayrı iki nokta arasındaki bağlantıyı bulmakla özdeşleşen bir zeka göstergesi. Durum mizahı ise bunun en pratik örneği sayılabilir. Kalabalık bir toplantıyı daha ilk anda metrobüse benzeten kişi, muhtemelen o toplantıdan daha iyi sonuçlar alınmasını sağlayacak kişi olacaktır.