Bedenlerimizde taşıdığımız teknoloji

Trans-human çağı, biohacking, implantlar, giyilebilir teknoloji, akıllı sistemler… Yepyeni bir çağ başladı ve bu çağ bize teknolojiyi bedenlerimizde taşımayı sunduğu kadar teknoloji sayesinde bedenlerimizin ömrünü uzatmayı da sunuyor.

image

Aslında her şey belki de 7/24 kullanmaya başladığımız akıllı telefonlarla başladı. Bu cihazlarla yaşama fikrini çoğumuz sevdik. Ardından gelen GoogleGlass gibi giyilebilir teknoloji furyası, vücuda yapıştırılan ve kan şekerini düzenli olarak ölçen cihazlar gibi gelişmeler ise hem merakımızı artırdı hem de ilgimizi fazlasıyla çekti.

İçinde bulunduğumuz bu yepyeni çağın bizlere sundukları elbet bu kadarla kalmıyor. Henüz ülkemizde pek yaygınlaşmasa da biliyoruz ki insanlar evlerinin kilitlerini, ışıklarını vücutlarına yerleştirdikleri RFID implantlarla açabilir hale geldiler.
Daha uzun, sağlıklı ve verimli yaşamak amacıyla yapılan bu tip çalışmalar, bazılarımıza bir bilim kurgu filmi senaryosu gibi gelebilir. Oysa bedenlerimize bu teknolojiyi entegre etme süreci, transhümanizm felsefesi ile çok yakınımızda.

Hatta şu anda bu süreç özellikle dört kategoride hızlı bir şekilde ilerleme kaydediyor:

  1. Teknolojik geliştirmeler: İmplant teknolojisi, özellikle sağlık alanında yapılan çalışmaları ve yer yer giyilebilir teknolojileri kapsayan bir biohacking alt dalı. Örneğin; böbreklerindeki sorun nedeniyle diyaliz makinesine girmesi gereken kişiler, giyilebilir teknoloji sayesinde makineyi üstlerinde taşıyabiliyorlar.
  2. Nutrigenomics: Genler ve besinler arasındaki bağlantıyı moleküler düzeyde araştıran bu bilim dalı, her bir bireyin genotipine uygun beslenme düzenleri oluşturarak özellikle kalıtsal olmayan kronik hastalıkları ortadan kaldırmayı amaçlıyor.
  3. Deneysel biyoloji: “Kendin-yap-biohacking” olarak da bilinen deneysel biyoloji, küçük topluluklar tarafından kurulan üniversite dışı laboratuvarlarda yapılan çalışmaları içeriyor. Örneğin; bazı bitkilerin genlerini manipüle ederek onlara florasan özellik kazandırmak gibi işlemler yapılıyor.
  4. Grinder kültürü: Temassız işlem yapmak için kredi kartı ya da telefon yerine kendi vücudunu kullanmayı tercih eden, bedenlerini sibernetik cihazlar ya da kimyasallarla “insanüstü” hale getirmeye çalışan kişiler için “grinden kültürüne mensup” diyebiliriz.

Ne işe yarayacak? Bu uygulamalar hayatımıza çoktan dahil olmaya başladı. En basiti, televizyonda diyetisyenlerin genetik yapımıza uygun beslenme şekillerini anlattıklarını duyabiliyoruz. Tabii bu ufak bir örnekti, devamı var:

- Kaliforniya’da bağımsız bilim insanlarının yaptıkları bir deneyde gözlere kontrollü olarak damlatılan bir madde, deneğe bir süreliğine gece görüş özelliği kazandırdı.

- Harvard Üniversitesi ve DARPA tarafından üzerine çalışılan “Exo-Skeleton” yani teknolojik dış iskeletin, insanın kas ve kemik gücünü kat kat artırması planlanıyor. Belki günün birinde forklift yerine dış iskelet kullanacağız.

- Altıncı duyu olarak “manyetik alanları hissetme yetisi” kazanmak ne kadar çekici gelir bilinmez ama şu sıralar bazı insanlar bunu yapmak için parmak uçlarına özel mıknatıslar yerleştiriyorlar.

- Renk körü olan Neil Harbisson için Adam Montandon tarafından geliştirilen cihaz, sanatçının renkleri ses dalgası olarak algılamasını sağlıyor. Bu sayede renklerle sesleri birleştirip yeni bir sanat akımı yaratan Harbisson, cihazı kafasına kalıcı olarak yerleştirmiş durumda.

 - Bir diğer sanatçı Wafaa Bilal, tasarladığı sanat/performans projesi kapsamında kafasının arkasına titanyum bir cihaz yerleştirmiş. Kamera sistemine bağlı bu cihaz, bir dakikalık aralıklarla Bilal’in gördüğü her şeyi fotoğraflıyor ve web sitesine yüklüyor. Wafaa Bilal antibiyotikler kullansa da vücudu cihazın bazı parçalarını reddedince projesini bitirmek zorunda kalmış.

image

Akbank Kariyer sitesindeki tüm içerikler bilgilendirmeye yöneliktir ve kişiye özel çözüm özelliği taşımamaktadır. Burada sunulan bilgilerin kesin doğruluğu garanti edilmemektedir. Bu sitedeki bilgiler konunun uzmanına danışmadan uygulanmamalıdır.